Vibe Fraksiyonel CMO Stratejiyi Nasıl Kurmalı?
Pazarlama stratejisi basit formül sunumlarından ibaret olmamalı. Yapay zeka, vibe marketing (önceki yazı burada) ve otomasyon konuları yükselirken, markaların gerçekten fark yaratabilmesi için yeni bir düşünme biçimine ihtiyacı var, çünkü zamanın ruhu bunu gerektiriyor. Bu yazıda, fraksiyonel CMO bakış açısıyla (benim ifademle fraktal pazarlama; şurada detayları var) stratejinin neden sadece bir belge değil, bir ustalık alanı olduğunu, neden güven biriktirmek için bir inşa ve arayış olduğunu özetle anlatmaya çalıştım.
Pazarlama Stratejisi: Şablon Değil, Ustalık İşi
Fraksiyonel çalışanların sayısı artıyor. Şirketlere maliyet avantajı var ama bu artışın bence asıl sebebi bu değil. Asıl mesele, markalaşma dahil tüm pazarlama yaklaşımlarının yeni bir düşünme biçimine ihtiyaç duyması.
Standart reçetelerle çalışan ajanslar, satış ekipleri ve pazarlamacılar eski dünyanın ezberlerini tekrar ediyor. Yapay zekayı da bu denklemde sadece bir oyuncu gibi konumlamak yetersiz kalıyor. Çünkü değişim yüzeyde değil, daha derinde.
Her şey yeniden yazılıyor adeta: Uygulamalar, otomasyon, vibe marketing, insan davranışları, kültürler. Ama hala “Fraksiyonel nedir?” diye soranlar var. Yanlış soru. Doğru soru şu olmalı: Nasıl düşünüyorsun? Nasıl başarılı sonuçlara birlikte ilerleyebiliriz? Hangi ekiplerle hizlanmalısın? Üstün bir avantajı hangi unsurlarla elde edebilirsin? gibi soruları sormak. Çünkü işin şekli değil, düşünce yapısı sonuç getiriyor.
Strateji: Satış Unsuru Değil, Taahhüt
Bugün “strateji” çoğu zaman bir sunum sosuna indirgenmiş durumda. İyi hazırlanıyor, ikna ediyor ama uygulanmıyor. Gerçek bir taahhüt değil, süslü bir vaat gibi duruyor.
Tahmin çok, öngörü az. Tüketici davranışları kaygan zeminde. Şablonla yapılan stratejiler bu zeminde işlemiyor. Yapay zekalı vibe kampanyaları görünüşte parlak, içerikte boş.
Asıl mesele şu: Kime, ne anlatıyorsun? Ve sen buna gerçekten inanıyor musun? Biz mesela inanmıyorsaz yapmıyoruz, yapılmamalı çünkü. 40-50 sayfadan aşağı strateji şerhleri yapıyoruz, çünkü konuları anlamak gerekiyor, birlikte.
Stratejiyi hala “hedef kitleyi anla, içgörü bul, bir fikirle süsle” formülüne sıkıştıranlar var. Sunumda herkes başını sallar ama kimse sahiplenmez. Çünkü anlamdan yoksun her strateji, raf ömrü kısa bir sunumdur.
Brief Değişti, Medya Değişti, Peki Sen Değiştin mi?
Artık kimse uzun sunum dinlemiyor. Disiplinlerarası bakış açısına sahip insan sayısı azalıyor. Teoride tamam herşey mükemmel ama sahadaki ustalık nerede?
Viral kampanya briefleri yerini prompt’lara bıraktı. Promptunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim, diyorum ben.
Medyadaki değişimi okumak yerine 5 maddelik markalaşma listeleri paylaşıyoruz.
Stratejiyi yaşayan bir organizma gibi düşünmeyenler, başarıyı tesadüfe bırakıyor.
Cannes’da neden ödül alamıyoruz diye dertleniyoruz sonra. Ama mesele ödül değil. Mesele stratejinin yaşayan, gelişen, çatışan bir yapı olduğunu unutmuş olmamız. Oradan hareketle yaratıcı, yeni bağlantısallıklar veya kültürel açılımlar yakalamak.
Brief, alınan verilen değil, birlikte oluşturulan şeydir. Belirsizlikten doğan etkili fikirler artık nadir. Karmaşıklıktan korkan markalar, anlamlı iş üretemiyor.
Şimdi Yeniden İnşa Etme Zamanı
Strateji el emeğidir. Sunulmaz, işlenir. Yapay zekaya sorarak strateji üretme devri bitti. Artık sezgi, analiz, tartışma ve cesaret gerekiyor.
Eskisi gibi “bütçeyi al, içgörüyü ilet, yay” devri de kapandı. Etkili strateji, artık insan zekası, duygusu ve yaratıcılığıyla inşa ediliyor.
Zoe Scaman’ın şuradaki harika sunumundan ilhamla söylüyorum: Strateji sadece plan değil, bir davranış biçimi olmalı.
Fraksiyonel CMO Ne Katar?
İster kurum içi, ister ajans, ister bağımsız biriyle çalışın. Konu kim olduğu değil, nasıl çalıştığın. Pazarın dilini anlamadan, ekipte anlam kuramazsınız.
Türkiye’de markalaşma için kurum kültürü, içgörü, teknoloji ve bağımsız profesyonellerin aynı masaya oturması gerekiyor. İş geliştirmeden, ürün yönetimine, davranışsal ekonomiden psikolojiye, tedarik zincirinden finansal analize kadar geniş yelpazede konuları ele almalısın. En azından buna niyet eden bir sistem kurulmalı.
Veri çoğalıyor, anlam seyreliyor. Davranışlar dalgalanıyor. Algoritmalar kararlarımızı şekillendiriyor. Bu yüzden gerçek stratejilere, sezgiye ve sahici pazarlamaya ihtiyacımız var.
Sadede Gelelim
Pazarlama artık sadece görünmek değil, güven inşa etmek. Markalaşma, ne anlattığın değil, ne yaşattığın.
Strateji ise kesinlikle bir sunum değil, harekete geçiren bir çağrı.
Kimseyi etkilemek için değil, anlamı yeniden kurmak için yapılmalı.
Ve iyi strateji, karmaşadan kaçmaz. Tam tersine içine girer, anlam çıkarır.