Neden zeki insanlar bazen aptalca kararlar verir?

Bu sorunun cevabını bulamayacağımı itiraf ediyorum hemen. Konunun uzmanı değilim. Sadece merakla anlamaya çalışıyorum. Akıl ve akılsızlık hakkında düşünmeyi seviyorum. Zeka hakkında da düşünmeye çalışıyorum, aklım elverdiğince.

Zeka hakkında çok şey söylendi. Ama aptallık hakkında konuşmak tabu veya bir “rahatlama" tarzı” gibi görünüyor. Oysa en çok aptallıkla burun buruna geliyoruz.

Salaklığın Psikolojisi (The Psychology of Stupidity) isimli kitaba tesadüfen denk geldim bir kitapçıda.

"Kendimizi çoğu insandan daha iyi araba kullanıyor zannederiz."

“Aptallar, aptal olmayan insanları sevmezler.”

Kitabı okuduktan sonra şu dank etti:

Hepimiz kendimizi salak gibi hissetmekten korkuyoruz.

Bazıları da salak görünmeyi bir tür dikkat çekme yolu zannediyor.

Kimse de kendi salaklığını kabul etmiyor, hatta diğerlerini (ötekini) salak zannediyor…

Ama hepimiz insanız. 

(Eğer bu yazıyı okuyan bir bot isen, lafım sana değil).

Yıllar önce Ahmaklar ve Dalgınlıklar Kitabı (İbni Cevzi) okurken ahmaklığa karşı mizahi yaklaşımın kaçınılmaz olduğunu düşünmüştüm. Ancak bu sefer birçok düşünür, bilim insanı ve araştırmacının aptallık hakkındaki farklı yaklaşımlarıyla beni etkiledi. Aptallık ve zeka hakkında düşünürken notlarımı pratik ve faydalı şekilde derledim… 

Aptallığın Gündelik Tarafından Teorisine Doğru

Hiç çiçek yetiştirmemiş biri sana orkide bakımını anlatabilir. Ya da iş arkadaşın, senin işini sana açıklar üstelik senin yaptığından daha kötü şekilde. Evet, bunlar karşılaştığımız şeyler. "Aptallık psikolojisi" tam olarak tanımlanamaz çünkü konu henüz bakir.

Ama uyarayım: Birini “aptal” ilan etmek kadar etkisiz ve tehlikeli bir yöntem yok. Çünkü bir insan yetersizliğini fark edince genelde öfkeyle cevap verir. Yani mesele, doğruları pat diye söylemek değil. Mesele, zekanı onların gururuyla çarpıştırmadan yol almak.

İnsan çok zeki, bilgili, hatta hatalara karşı savaşan biri olabilir. Ama yine de çok aptalca davranabilir.

Çünkü bazen;

  • Belirgin bir hedef olmadan hareket ederiz.

  • Hakikatin değerini tam anlamayız.

  • Bilmenin ne demek olduğunu bile sorgulamayız.

  • Ve bilgiyi bilgelikle kullanmayı unutabiliriz.Belirgin bir hedefi olmadan hareket edebilir

  • İdealde gerçekliği besleyecek normları ve yöntemleri dikkate almayabiliriz

  • Ve gerçeklikle bağı olmayan yöntemlerle hareket edebilir, neden öyle yaptığını sorgulama ihtiyacı bile hissetmeyebiliriz

Robert Musil bu duruma entelektüel aptallık adını verir.  

"Ben Uzmanım" Diyen Uzman

Ne kadar az bilen varsa, o kadar çok biliyormuş gibi davranıyorlar gün geçtikçe. Daha YouTube kapağından öğrendiği konuyla sana master dersi vermeye başlayan insanlar çoğaldı (keşke bilimsel çalışması olsa da okusak).

Bu tip kişilere asla “yanlışsın” deme. Onların zekasını onaylayan bir dille yaz, yazman gerekiyorsa. İletişim tonunda da buna dikkat et.

"Bu ürünün değerini anlayacak kadar vizyoner biriyseniz..." veya "Siz zaten fark ettiniz, biz sadece kolaylaştırıyoruz." İnsan kendini akıllı hissederse, seni de doğru sanacaktır.

Yüz yüze iletişimde sakın doğrudan düzeltme yapma. “Bu da ilginç bir bakış açısı” de mesela. Sonra da yavaşça doğru cevaba yönlendir. Böylece sen doğru yolu çizmiş oluyorsun, ama o kaptan olduğunu sanıyor. Herkes mutlu.

Beynimizin Drama Tutkusu

İnsan beyni tehlikeye daha duyarlı. Bu yüzden "Kahve İçiş Şekliniz Sizi Öldürüyor Olabilir!" başlıklı yazılara daha çok tıklıyoruz. Bu başlıklar merak değil, beynimizin tehlikeye duyarlı yapısından besleniyor.

İletişimde mesajına negatifle başlayabilirsin. “Bu hatayı siz de yapıyor musunuz?” veya “Yorucu toplantılardan sıkıldınız mı?” Bununla ilgi çek, ama sonra çözümünü hakiki şekilde dile getir. Bu manipülasyon değil; insanın beyniyle konuşmaktır. Sadece etkileşim için yapma, insanları kandırma.

Beynin hayatı abartıyor. Her şey her zaman gerçekten berbat değil. Sadece beynimiz biraz drama seviyor. Bunu bil ve buna göre yaşamaya devam et.

Zeki İnsanların Ters Giden Roketleri

Akıllı ama sorgulamayan insanlar, en saçma kararları alabiliyor. Çünkü zekalarının büyüsüne kapılıp “acaba doğru mu yapıyoruz?” sorusunu sormuyorlar.

Ekibinde ortama “Bu gerçekten mantıklı mı?” diye sorulabilecek bir kültür oluşturabilirsin. Fikri eleştirmek, kişiyi eleştirmek değildir. Başarısız proje de sadece kötü fikirdir. Aptal olan ekip değildir mesela. Bunu kültüre dönüştür.
Bununla eğlen, gülümse ve öğrenmeye çalış.

Aptallık, biraz bilgelik edinmemizi sağlayan arka plan gürültüsünden başka bir şey değildir.
— Tobie Nathan

Kırılgan Egonun Panik Anı: 'Yanıldım' Demenin Dayanılmaz Ağırlığı

Çoğu aptallık, kırılgan bir egonun paniklemesidir. İnsanlar bazen bir ömür boyu yanılıyor olmayı, bir anlığına “yanıldım” demeye tercih eder. Kibir böyle bir şey.

Senin işin, onları bu anla yüzleştirmemek. Ne satarsan sat, önce onu akıllı ve güvende hissettir. Kimseye yanlışını doğrudan gösterme. Onlara hep direksiyonda olduklarını hissettir.

Sadede Gelelim

Zeki biriyle aptal biri arasındaki fark düşünmesi değil, ne yaptığıdır.

En beter salaklık, akıllı olduğuna inanmaktır. İnsanlar ve dünya hakkında net, belirgin, ayırt edici ve iyi tasnif edilmiş bakış açısına sahip olmak… “ Durumu tamamen ikna edici şekilde analiz ettim… ” Bu gerçek ahmaklıktır.
— Jean-Claude Carriere

İnsanları kırmadan, kendin olmaktan vazgeçmeden, kibire kapılmadan yoluna devam et. 

Zeka göstermek değil, zekayla davranmak önemli. Gerisi eğlence…

Önceki
Önceki

Pazarlamanın Geleceği: Sessizce Yeniden Doğuşa

Sonraki
Sonraki

Prompt’un Değil, Duygunun Peşindeyim