Biz Olalım

Karmaşıklaşan dünyada belirsizlik devamlı hale geldi. Bu belirsizlikte sadece insan değil doğa da var. İster insan sebebiyle olsun isterse olmasın, bu belirsizliklerle sadece insanlarla bir arada olarak baş edebiliriz.

Aynı mekanda olmamıza gerek yok, aynı veya benzer zihniyette olalım, yeter. Yani birbirimizin önüne nasıl geçeceğiz, nasıl daha çok insanın üstüne basacağız diye dürtüsel ve ilkel davranmak yerine; "seçilmiş davranış" göstererek bu belirsizliklerle başa çıkabiliriz.

Hem “ben” olmak hem de “biz” olmak meselesi… Böylece finansal ve toplumsal olarak bir baş etme mekanizması geliştirebiliriz.

Kendimize sormamız gereken sorular var:

  • Biz kimiz?

  • Nelerden korkuyoruz?

  • Kutlanacak bir yaşam yaşıyor muyuz?

  • Nelerle mücadele ediyoruz?

Hepimiz bir yere, yurda ait olsak da bazen ait değilmiş gibi hissediyoruz. Bu durum memlekette daha çok beliriyor. Belki aidiyet duygularımızın şekli değişiyor, kimliklerimizin değiştiği gibi… Korkularımız da ilkel olanlardan daha farklı çeşitlere kayıyor. (FOMO eskiden var mıydı mesela?)

Kutlaması yapılacak kırılma veya dönüm noktaları da değişti. Eskiden fosil yakıtla veya sıfır atıkla ilgili bir mücadele yoktu, şimdi var…

Ancak belki de en önemli konu finansal veya ekonomik olan değil; insani olan.

Topluluk, topluluk dedikleri (ve benim de ısrarla dediğim) mesele gün geçtikçe hayati hale geliyor. Ancak çok türü var. (Topluluğun ne olup ne olmadığına dair detaylı yazımı buradan okuyabilirsiniz.)

Gerçek Bir Finansal Topluluk İçin Ne Gerekli?

Bugün bir finteke üye olursam bana "hoş geldin" deniliyor. Sonra bültenler yağıyor. Hatta bazı Discord gruplarında güzel kurgular da var (özellikle kripto tarafında öyle). Ama benim için gerçek manada topluluk değiller, bunlar benziyor sadece.

Yıl biterken bir muhasebe dönemi yaşıyorum mesela. Birçok topluluk kurup devam ettiriyoruz Esra ile, bazılarında aktif rol alıyoruz, bazılarında ise sadece dinleyiciyiz. Ama bir destek veya fikir almak istediğimde, hep bir yerlerde mailler veya forumlar bulup oralardan gerçek insan bilgisi aldığımı fark ettim. Birçok muhtelif sayfadan veya mail grubuna nasıl güvenebiliriz ki? Haberlerde, etkinliklerde gördüğün ama hiç şubesi olmayan bir banka veya finteke nasıl güvenirsin ki?

Nasıl bir LLM’ye (Yapay Zeka Modeline) körü körüne güvenebiliriz ki? Güvenen varsa ve kontrol etmeden inanıyorsa, geçmiş olsun…

Ama gerçek topluluk öyle değil. Peki ne lazım bir finansal topluluğu kurmak için? Veri, insan, iletişim lazım tabii ki.

İçerik de lazım. Ama tamamlanması için bunlar yetmez.

En önemlisi duygu!

Finansal alanda çalışanlar veya fintek uzmanı arkadaşlar bana itiraz edebilir ama ben iddiamı yeniliyorum:

Finansal topluluklar için duygu gerekiyor! Güven duygusu. Samimiyet. Yardım veya destek duygusu. Biraz daha dalalım detaya, takatin varsa okumaya…

"Beni Görüyor ve Anlıyor" Hissi

Geleneksel bankacılık genellikle tek tipte yaklaşır insana. İşletme veya KOBİ isen bir türlü, kurumsalsan başka bir türlü… Başarılı fintek toplulukları ise kullanıcının kimliğini ve emeğini doğrular.

Uç bir örnek: Karat Financial. İçerik üreticilerine (YouTuber, Influencer) kredi verirken onların geleneksel kredi notuna değil, takipçi sayılarına ve sosyal etkileşimlerine bakar. Bu, yaratıcılar (Creator Economy) için sadece finansal bir kaynak değil; aynı zamanda "dijital emeğinin gerçek bir iş olarak kabul edildiği" andır.

Burada duygu, tanınma ve mesleki saygınlık olarak karşımıza çıkıyor. Var mı hiç başka bunun gibi bir topluluk bildiğiniz?

Yalnız Değiliz: Ortak Mücadele ve Öğrenme

Finansal konular genellikle korkutucu, karmaşık ve yalnız hissettirir. En azından birçoğumuz için. Topluluklar, bu korkuyu kolektif öğrenme ritüelleriyle yenebilir.

Mesela Female Invest veya Ellevest gibi topluluklar, kadınların finansal dünyada tarihsel olarak dışlanmış olmalarına dayanan bir "kız kardeşlik" ve güçlenme duygusu yaratmaya çalışıyor. Burada duygusal temas, "Finansal özgürlüğe giden yolda birbirimize destek oluyoruz" hissidir.

Bilgi vererek yanında olma hissi uyandırmak (mış gibi yapmak) değil; gerçekten "senin için buradayım" diye seslenen bir yapıdan bahsediyoruz.

Küçük Zaferlerin Kutlanması

Kullanıcı deneyimi (UX) tasarımı, sadece işlemi kolaylaştırmak için değil, nörolojik bir ödül mekanizması oluşturmak için de kullanılır. Buna literatürde "Dopamine Banking" de deniliyor.

Bir örneğini Enpara ve Albaraka’da görmüştüm. Tam dopamin değildi ama kredi borcunu bitirince güzel bir şekilde “geçmiş olsun” diyordu.

Bunun dışında Nubank, müşterilerin tasarruf hedeflerine ulaştığında uygulama içinde görsel kutlamalar sunuyor. Buddy bütçe uygulaması, harcama takibini renkli ve oyunlaştırılmış bir süreç haline getirerek finansal stresi "başarma hazzına" dönüştürüyor.

Evet bu tip oyunlaştırmalar bazen gelip geçebiliyor. Ancak duygunun peşinde olmalıyız; ciro veya büyüme sonrasında gelir…

Değerlerimle Yatırım Yapıyorum

İnsanlar paralarının nereye gittiğini, nereden geldiğini bilmek ister. Sorumluluk ve değerler gün geçtikçe çok daha önemli hale geliyor. Özellikle kara para aklama haberlerinin arttığı şu günlerde bu konu çok önemli.

Ben bankamın veya kullandığım fintekimin neyi finanse ettiğini bilmek isterim. Bu, finansal bir karardan çok etik bir duruştur.

Triodos Bank, kullanıcılarına "paranla fosil yakıtları finanse etmiyoruz" diyerek onlara vicdani bir rahatlık satar. Kullanıcı, kartını her kullandığında gezegeni kurtardığına dair duygusal bir tatmin yaşar.

Perdenin Arkasına Erişim

Kullanıcılar, "kurumsal duvarların" arkasındaki insanları görmek ister. Bu, markayı soğuk bir kurumdan yaşayan bir organizmaya dönüştürebilir. Artık öyle de olmalı.

Public.com'un "Town Hall" etkinlikleri, sıradan yatırımcıların şirket CEO'larına soru sormasını sağlar. Bu, kullanıcıya "ben de masadayım" hissi verir. Monzo'nun yol haritasını topluluğa açıp, hangi özelliğin geliştirileceğine kullanıcıların karar vermesi, onlara "bu bankayı biz inşa ediyoruz" duygusunu aşılar.

Fraksiyonel CMO Gözüyle: Stratejik Çıkarım

Dijital pazarlama dünyasında bir krizin ortasındayız. Herkesin "daha fazla içerik", "daha fazla reklam" ve "daha fazla gürültü" ürettiği bir dönemde, markalar görünür olmak için servet harcıyor. Ama elde ettikleri şey genellikle sadakat değil, sadece geçici bir dikkat oluyor.

Bir Fraksiyonel CMO olarak masaya oturduğumda, liderlere sorduğum ilk sorulardan biri şudur: "Müşterileriniz ürününüzü seviyor mu, yoksa sadece kullanıyor mu?"

Bir fintek gelir, diğeri gider mi? Yaptığımız son kapsamlı araştırma şunu net gösterdi: Revolut’tan (birkaç yıl önce topluluğu vardı ama şimdi yok olmuş, neden acaba?), Brezilya’daki Nubank’a kadar dünyayı değiştirmeye çalışan markalar, reklam bütçeleriyle değil, kurdukları topluluklarla büyüyorlar.

Tutku Ekonomisi ve "Parçası Olmak"

Çünkü işlemsel çağ bitti… Eskiden finansal hizmetler (veya herhangi bir B2B/B2C hizmeti) sadece bir araçtı. Ancak "Tutku Ekonomisi" kavramı denklemi yine değiştirecek.

Evet, kimse bir fintek için çıldırmaz ama fintekini seven de bırakmaz. İnsanlar artık sadece bir hisse senedi alıp satmak istemiyor; Rally Rd. örneğinde olduğu gibi bir Ferrari'nin tarihine ortak olmak, JKBX örneğindeki gibi sevdiği şarkının başarısından pay almak istiyor.

Bir Fraksiyonel CMO olarak yaklaşımım; markayı sadece "satın alınan bir şey" olmaktan çıkartmak. Konu sadece reklam yapalım, insanların önüne düşelim değil. Konu hiç olmadığı kadar insan olmakta. Dürüst olmakta. Konuşmakta ve dinlemekte.

Bir yere üye olduğumda otomatik boş bir mesaj almak değil; yüzümü gülümsetecek bir metin veya kapıma gelecek eski usul bir zarf almak önemli… Yani "parçası olunan bir şey" haline gelmek.

Topluluk: En Güçlü Pazarlama Kanalı Ama Aslında Kanal Değil

Herkesin duyduğu ve uzmanı olduğu pazarlama hunisi (funnel) pahalı bir şeydir ve aslında olmasa da olur. Çünkü burada mesele bir müşteriyi içeri almak, satışı yapmak ve döngüyü bitirmektir.

Ancak topluluk odaklı büyüme modelinde döngü sonsuzdur. Amaç bir şey satmak değildir; amaç duygu veya fikir paylaşmak, üretmek, sadece orada bulunmak da olabilir.

Evet hemen ölçeklenmez topluluk. Burada amaç hemen ciroyu bulmak değil. Ama kritik noktalara dikkat ederseniz bu işi ölçeklerden de öteye taşımak mümkün.

Bir Fraksiyonel CMO, operasyonel körlükten uzak kalmalıdır. İçerideki ekipler günlük KPI'lar ve satış hedefleriyle boğuşurken, F-CMO dışarıdan bir gözle şu stratejik hamleyi yapabilir: "Reklam bütçemizin %20'sini kesip, müşterilerimizin birbirine değer katacağı bir platform kuralım."

Bunu da yapmayı bilmeli.

Bilmiyorsa da aşkın öğrenmeyle hemen işe koyulmalı. Bence tabii… Yapmayanları zorlayacak değilim.

İstediğin kadar gerilla strateji kur; topluluğun yoksa, kendi datan yoksa, insanlara dokunmayı bilmiyorsundur.

O zaman da pazarlama yapmanın bir anlamı kalmıyor.

Sadede Gelelim

Kulağa ters gelebilir ama markanızı büyütmek istiyorsanız, bazen onu sahnenin ortasından biraz kenara çekmeniz gerekir.

Sahneyi topluluğa bırakıp biraz kontrol yerine akışta olmayı deneyin… Sadece izleyin.

Biraz samimi bir dilde konuşmak veya farklı bir proje yapmak neden bu kadar zor olsun ki?

Bunu bilen markalar var ve gün geçtikçe artıyor.

Neden her sabah yaptığın şeyi yaparak olağanüstü sonuçlar elde edeceğini hayal edesin ki!

İnsanlara duyguları, tutkuları veya kimlikleriyle ilgili bir şeyler söyle ki onlarla bağ kurasın…

Topluluk Destekli Büyüme Hakkında Bilgi
Sonraki
Sonraki

Şirketin En Pahalı Hobisi mi, Yoksa En Büyük Kaldıracı mı?